Sevgi değer Afife,
Mektubunun öncesinden ve onu aldığımdan
beri, uzunca bir zamandır tiyatro hakkında düşünüyorum. Tiyatro, garip bir
yaşantı türü bana kalırsa. Ama ne tuhaf oyunlar dönüyor, her yerde olduğu gibi,
bir bilsen. Tabii, belki de biliyorsundur. Ama dileğim, bilmemen.
Tiyatro, damarlarınla düğümlerini söküp
attığın danteller örmektir biraz da. Acı verir.
Tığı ya da şişi elinden bıraktığında, iki acı arası gidiş gelişin
meyvesini toplar, alkışlarla karşılaşırmışsın gibi geliyor artık bana. Yani
okuduğum romanlarda, öykülerde; seyrettiğim filmlerde, dizilerde ve dinlediğim
şarkılarda o yapıtın üretim anına tanıklık etmiş bir acı söz konusu her zaman.
Bunu fark ettim en sonunda. Nasıl desem, insanlar acının şeklini değiştirmek
için sanata sarılıyorlar belki de.
Bazı kimseler öyle sıradan ve aynı zamanda
şaşırtıcı karakterlere sahip oluyorlar ki, onları tiyatroyla uğraşırken gördüğünde
kalbini paramparça edip, parçaları da ateşe atmak istiyorsun. Oyunu,
oyunculuğu, karakterleri, replikleri, ışığı, sahneyi, yazarı, her şeyi
paçavraya çeviriyor bu insanlar ve engel olamıyorsun çoğu zaman.
Ağızlarının payını vermek istiyorsun ama
edebine yakıştıramıyorsun. Edebiyatına aykırı duruyor bu. Kalbini bir de kendin
sızlatmak istemiyorsun. Ne zor, bir bilsen…
Sevgili Afife, tiyatroda tecrübe diye bir
şey var mıdır sence? Olabilir mi böyle bir şey?
Bence olamaz. Çünkü her karakter, santimi
sürekli değişen her sahne ve milimetrik ayarlı bütün spot ışıkları aşkına böyle
bir şey olamaz bence. Oyunculuk dediğin her oyunda, sıfırdan başlamaktır hayata ve
deliliğe. Tutkuya. Dantele ve örgüye.
Bu yüzden işte, kafam karışık kaç zamandır.
Kendi ezilmişliğinden bir başarı çıkarmak varken, neden insanlar
ezilmişliklerini başka kimselere aktarmaya çalışırlar ki? Kişisel zevkler,
hazlar bu kadar mı önemli Afife? Korkutuyor bu durum beni.
Sana, her zaman ‘sen’ diye hitap
edebileceğimi söylüyorsun. Bu beni nasıl şaşırtıyor ve afallatıyor bir bilsen.
İnsanın sahne dışında, sahnedeki havasından çıkışını ve gönül olarak
zenginleşmesini öyle güzel özetliyor ki birçok tavrın. Kalbime ayna tutuyorsun.
Senden feyz alıyor, sana yaklaşıyorum.
Kalbime bıraktığın hediyeyi arıyorum.
Senden feyz alıyor, sana yaklaşıyorum.
Kalbime bıraktığın hediyeyi arıyorum.
Oğuzcan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder