30 Mart 2013 Cumartesi

Afife Jale'ye Mektup Gönderdim!


   Sevgi değer Afife,

   Mektubunun öncesinden ve onu aldığımdan beri, uzunca bir zamandır tiyatro hakkında düşünüyorum. Tiyatro, garip bir yaşantı türü bana kalırsa. Ama ne tuhaf oyunlar dönüyor, her yerde olduğu gibi, bir bilsen. Tabii, belki de biliyorsundur. Ama dileğim, bilmemen.
   Tiyatro, damarlarınla düğümlerini söküp attığın danteller örmektir biraz da. Acı verir.  Tığı ya da şişi elinden bıraktığında, iki acı arası gidiş gelişin meyvesini toplar, alkışlarla karşılaşırmışsın gibi geliyor artık bana. Yani okuduğum romanlarda, öykülerde; seyrettiğim filmlerde, dizilerde ve dinlediğim şarkılarda o yapıtın üretim anına tanıklık etmiş bir acı söz konusu her zaman. Bunu fark ettim en sonunda. Nasıl desem, insanlar acının şeklini değiştirmek için sanata sarılıyorlar belki de.
   Bazı kimseler öyle sıradan ve aynı zamanda şaşırtıcı karakterlere sahip oluyorlar ki, onları tiyatroyla uğraşırken gördüğünde kalbini paramparça edip, parçaları da ateşe atmak istiyorsun. Oyunu, oyunculuğu, karakterleri, replikleri, ışığı, sahneyi, yazarı, her şeyi paçavraya çeviriyor bu insanlar ve engel olamıyorsun çoğu zaman.
   Ağızlarının payını vermek istiyorsun ama edebine yakıştıramıyorsun. Edebiyatına aykırı duruyor bu. Kalbini bir de kendin sızlatmak istemiyorsun. Ne zor, bir bilsen…
   Sevgili Afife, tiyatroda tecrübe diye bir şey var mıdır sence? Olabilir mi böyle bir şey?
   Bence olamaz. Çünkü her karakter, santimi sürekli değişen her sahne ve milimetrik ayarlı bütün spot ışıkları aşkına böyle bir şey olamaz bence. Oyunculuk dediğin her oyunda, sıfırdan başlamaktır hayata ve deliliğe. Tutkuya. Dantele ve örgüye.
   Bu yüzden işte, kafam karışık kaç zamandır. Kendi ezilmişliğinden bir başarı çıkarmak varken, neden insanlar ezilmişliklerini başka kimselere aktarmaya çalışırlar ki? Kişisel zevkler, hazlar bu kadar mı önemli Afife? Korkutuyor bu durum beni.
   Sana, her zaman ‘sen’ diye hitap edebileceğimi söylüyorsun. Bu beni nasıl şaşırtıyor ve afallatıyor bir bilsen. İnsanın sahne dışında, sahnedeki havasından çıkışını ve gönül olarak zenginleşmesini öyle güzel özetliyor ki birçok tavrın. Kalbime ayna tutuyorsun.
   Senden feyz alıyor, sana yaklaşıyorum. 
   Kalbime bıraktığın hediyeyi arıyorum. 

Oğuzcan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder