18 Temmuz 2013 Perşembe

Arkası Önü Müphem

Ekseriyetle yaz planları yapıp duruyoruz.
Okunacaklar…
Yazılacaklar…
Seyredilecek dizi ve filmler…
Sonra her şeyi baş aşağı çevirebilecek gariplikler geçiyor başımızdan.
Çelmeler, takılmalar, pürüzler, pütürlü yüzeyler geçiyor ömrümüzden.
Hem de yaz ortasında!
Yaz ortasında ne çok şey yaşıyoruz, sonra hepsinin detaylarını unutuyoruz aslında. Oysa detaylarından sarkanlarla oluşturmuyor muyuz anıları? Sarkıtlarla?
Neden sıcağında tenimize daha yakından tanıklık ettiğimiz, yaz rüzgârlarından denizin derinliklerine kaçtığımız, şezlonglar üzerinde yeni cümleler kurduğumuz ve çoğu zaman, yeni kimselerle tanıştığımız koca bir mevsim, baskıcı aylar bu kadar ve böylesine kolayca unutulup, çekmeceleri dar dolaplara hapsediliyor?
Yaz mevsimi bu kadar değersiz mi?
Ya sürekli aksayan planlar, programlar, hayatlar ve söylenmeyi bekleyen sözler?

Peki, yazları aşk daha mı kolay gelip yerleşiveriyor insanın kalbine ve hayatına?