19 Aralık 2014 Cuma

...

Çok zamandır aklımda dönüp duran bir konu var. Yazmak istiyorum. İstiyorum ama zamanını tutturamıyorum. Yolunda gitmeyen şeyler oluyor her seferinde. Aksiliklerden öte, kendimle ilintili, kendime dair, bana ilişkin. Sonra da yazacağımı, yazmak istediğimi unutup başka sulara dalıyorum, boğulmak için. Kendimi tekrar tekrar aynı derin suyun dibini bulmaya çalışır halde buluyorum. Her keresinde yosunlara dolanıp, ölüyorum. Ben de yosuna dönüşüyorum. Yeşil, kaygan, acayip biçimde hayata tutunmaya çalışıyorum. Kendimin dışına kaçıp bambaşka “bir şey” oluyorum. Kendimi ben bile yadırgıyorum. Balıklar ölgün gözleriyle bana bakıyor. Suçlu bütün bakışları yeşilimde hissediyorum. Yine de buna aldırmayıp suyun dansına katılıyorum. Dalgalanıyorum, sallanıyorum, kendimden geçip sonunda bir balığın dişleri arasında uyanıyorum. Diğer yarım nerede? Balıklar yosun yer mi? Yerse neden ben, bir başkası değil de ben? Sorularım da benimle birlikte balığın ince dişleri arasında kalakalıyor. Hâlâ balığın beni gerçekten yiyebileceğine inanmıyorum. Daha önce hiç görmemişim. Görmediklerime kimi zaman inanmamın müthiş olabileceğini, henüz bilemiyorum. Bir hareketlenme oluyor sonra… yanımda, metalik bir varlık hissediyorum. Hissim taşları delebilecek kadar keskinleşiyor, sivriliyor. Onu görüyorum. Çengel. Ve yeniden, ne olduğunu bir kez daha anlamadan, ikinci kez ölüyorum. İçimde ölülerimi biriktiriyorum. Ölüme alıştıktan sonra, geçip karşısına, gülüyorum. Gülüşüm suratımda donuyor. Ağzımı bir daha kapatamıyorum, dişlerim çürümeye başlıyor, tenim pul pul oluyor. En kötüsü de, pullarım, rüzgâra yenik düşüyor. Birdenbire derinden gelen uğultulara kapılıp soyulmaya başlıyorum, derimden başlayan ve benliğimin çekirdeğine uzanan rotada. Çekirdeğimi bulup çıkarmak için katman katman söküyor tenimi. Gittikçe şiddetlenen rüzgâr karşısında daha ne kadar ayakta kalabileceğimi bilemiyorum o an. Beni parçaladığı bütün an’ları, yeniden birleştirecekmiş gibi hissediyorum sanki, buna da emin olamıyorum. Sonra, yeniden ölüyorum. Başta toprağı yadırgayıp sonunda ona da alışıyorum. Gömüldüğüm toprakta gezinen ağaç köklerine sarılıyorum. Sarılıp ağlıyorum. Ağaca karışıyor, yaşama yeniden tutunuyorum. Sonra benim yeniden ölmem için daha korkunç bir şey oluyor. Umursamıyorum.