9 Mart 2013 Cumartesi

Afife Jale'den mektup var!


   Sevgili Oğuz,

   Ne zamandır sana yazmak istiyorum. Sen, yazdığın dergide kocaman bir sayfayı biz kadınlara, dahası kalbi paramparça olmuş kadınlara ayırmaya başladığından beri yakinen takip ediyorum seni. Ama bana bu mektubu yazdıran neden bambaşka… Sadece örtüşen tek yanı, bu sefer benim kalbimden taşan nehrin senin ve okuyucuların kalbine dolacak olması.
   Yüreğini, beynini ve hayatının bütün gizli kalmış köşelerini tiyatroya açtığını biliyorum. Yıllar yılı tiyatro gibi gururlu bir sanat dalına tutkuyla bağlı kalmanı da anlıyorum. (Burada hemen belirtmeliyim ki, sanatların hepsi sanatçının ona biçtiği değer kadar gurur kazanır. Gurur, sanatların şerefini korur. İnsanlarda ise bu durum bilinmez bir karmaşa.)
   Sevgili Oğuz, tiyatronun bir haysiyeti olduğunu unutma ve onu maskaraya çevirmelerine asla izin verme. Tiyatro, gerçek hayattan koparılamayacak kadar değerli bir sanat dalıdır. Tıpkı diğerleri gibi… Sahnede bir role bürünemeyen, bürünse bile gerçekliği yansıtamayan, olması gereken kişi olamayan insanlar hem kendi karakterlerini hem de bürünmeleri gereken karakterleri paramparça ederler. Böyle bir şeyin olduğunu tahayyül edebiliyor musun?
   İzleyicinin kalbine akman gerekir sahnede. Ona, kendisini anlatmanı beklemezler senden ama kendisini anlattığın zaman da değerini vermeyi bilirler. Alkışlarıyla sana cenneti yaşatırlar. Alkışları asla küçümseme.
   Nasıl bir çıkmazın içine çekilmeye çalışıldığını tahmin edebiliyorum. Benim yaşadıklarımı anımsamaya çalış. Hayatımın tümünü, o kısacık zamanın tamamını tiyatroya adadım. Böylece ölümsüzlüğü yakaladım. Biliyorum, hayatımın sonlanmasının kendi elimden olduğunu geçiriyorsun usundan. Haklısın. Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Kimi insanların kendi hayatlarını yaşamak için değil de, başka insanların yollarını temizlemek, belirginleştirmek için dünyaya gönderildiklerini… Ne kadar hazin değil mi?
   Korunmasız kaldığını düşünme. Açılması gereken yolların hepsi, bütün güçlüklere rağmen temizlenir kirinden. Bileğine de bakma. Bileğine, kimilerinin taktığı prangalara bakarsan, yolunda yürümeye zaman bulamayabilirsin. Ben, tümden bir örümcek ağına çekildiğim halde, kendimin ve benden sonra gelecek tiyatrocu kadınların yollarındaki dikenleri bir nebze olsun temizlemeyi başarabildim. Kırılganlığıma rağmen.
   Ben kırılganlığıma rağmen, sahnede bütün kadınlar oldum. Hepsini yaşadım. Belki içimi parçalara böldüm ve her birini oyunda onlara armağan ettim ama yine de hayalimi yaşadım. Tutkumu ve canlılığımı…
   Başkalarının hayatlarını ve hayallerini geri dönüşü olmayacak şekilde yaralayan insanların hiçbir yerde mutluluğu bulamayacaklarına inanıyorum artık. Böyle olması gerekir çünkü. Yaşam çok kısa. O zamana zarar vermelerini istemezsin.
   Ben hayallerimden bile büyük yaşadım, ölümsüzlüğü kazandığımda. Tiyatro benim için Afife’den, Afife Jale’ye dönüşmemin hikâyesidir.
   Şimdi, sana ne kadar teşekkür etsem az, sen bana teşekkürler sıraladığında. Çünkü sen de ruhunu parçalara ayırmaya çalışıyorsun. Kalbini herkese açmaya çalışıyorsun. Hayallerini inşa etmeye çalışıyorsun. Seni öyle güzel anlıyorum ki! Kalp nehirlerimiz sanki bir akıyor.
   Sevgili Oğuz, umarım ket vurulan bütün planların gerçek bir mucizeyle yeniden umut kazandırır sana. Tiyatroda can bulmak, onların anlayamayacağı kadar derin ve muhteşem bir şey. Yüreğine bak, orada benden bir hediye bulacaksın.

Afife

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder