27 Nisan 2013 Cumartesi

Afife'ye Son Mektubum!



Afife,
 
   İsmini nasıl bir sözcükle nitelemeliyim bilemediğim için yalnız Afife yazıyorum, oysa o sadeliğin altında neler saklı bir ifade edebilsem!
   Bu mektubumun seninkinin hemen peşine yazılacağını söylemişsin, hayır, böyle bir şey senin de gördüğün gibi gerçeğe dönüşmedi. Bazı vakitler, insan kuracağı cümleler için içinin en derine bakmak zorunda kalıyor. Bu da, takdir edersin ki zaman alıyor. İşte o yüzden, bu mektup da biraz geç yazılıyor.
   Afife, kendime fazlasıyla kızmaya başladım son günlerde. Tahammülsüzlüğüme kızıyorum, kendime karşı sinirle doluyorum; başkasına değil.
   Tiyatro can çekişiyor Afife. Senin ya da ötekilerin yaptıklarının sanki hiçbir ehemmiyeti yokmuş gibi davranıyor insanlar. İnsanlıktan o kadar uzaklaşmışlar ki kendilerini düşüne düşüne. Yani Afife, insanlar kendilerine giderken insanlıklarından vazgeçmeyi doğru bir davranış olarak görüyorlar sanıyorum ki. Böyle bir ortamda soluk alabildiğini düşünebiliyor musun sen?
   İsim verme konusunda da yanıldığını söylemek durumundayım. Böylesi acı bir metnin göbeğine yerleştireceğim birkaç isim onların utanmalarına, düşünmelerine, kendilerini hesaba çekmelerine olanak sağlamak yerine yine benim kendimden utanmama sebebiyet verecek, biliyorum.
   Son birkaç günümün metne dökümünde nasıl bir acı çektiğimi tarif bile edemem.
   Sıklıkla başıma gelmeye başlayan bir şeyden söz etmek istiyorum sana: Köşeye bir yere çekilip seyretmeye başladım insanları. Öylece ve öylesine onlara bakıyorum. Yapabileceğim bir şeyin olmadığını biliyorum artık. Çünkü sözcüklerim, davranışlarım, tavırlarım ve hatta düşüncelerim bile sakatlanmaya başladı. Adımlarımın bile ritmik düzeni bozuldu. Dur! Hep kendime mi çıkarım yaptım bu kumpanyadan? Afife, bana kalırsa bazı insanlar şenlik çadırına konulmuş gibi eleştirel ve gülünç gözlerle görünüyor birilerine. Yazıklanmak kalıyor ötekilere de. Acılanmak. Veya tastamam düşüncelerini temize çıkarmaya çalışmak.
   Şimdi ne yapmalıyız biliyor musun Afife? Ben bütün bunları Helen Bradford Thompson Woolley isimli cesur başka bir kadına yazayım. Onunla psikolojik meseleyi hallettikten sonra, tiyatral meseleler için sana tekrar yazayım; olur mu? Yoksa bu işin içinden ne sen ne de ben yara almadan kurtulabileceğiz.
   Sen, benden daha güçlüsün.
   Ben belki de en güçsüz kişiyim. Duygularım olmasa, belki daha da güçlü olurum.
   Anla beni.
 Yoksa Virginia Woolf gibi, hatta ondan bile derin bir depresyona kapılacağım. Kurtulamadığımı bir düşünsene?
 
 
Sevgi ve minnetle,
Oğuzcan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder