Bu bir “iyi yolculuklar”
yazısıdır.
Uzun bir dönemi keyifle,
mutluluklarla, acıdan kasılıp kalarak ve kaldığımız yerden arkadaşımızın
yardımıyla kurtularak, aynı dertlerin farklı uçlarından tutarak, köşelerimizin
farkına vararak, tanımaya çalışarak, başaramayarak veya tastamam başararak,
soluksuz kalarak, birbirimizi severek veya sevmeyerek, başka kalpleri kırıp
dökerek, bile isteye kırıp dökmeye devam ederek, söylenecekleri saklayıp son
anda söyleyerek, susarak, belki en çok susarak ve araya yüksek barikatlar
örerek geçirdik. Bitti gitti neticede. Geriye tortulardan başka hiçbir şey
kalmadı.
İnsan, en az sevdiğinden veya
hiç sevmediğinden de çok şey öğreniyor. Bu yüzden kırılan monotonluk geride herkes
için bir özlem bırakarak gidiyor.
Kendi adıma söylemeliyim ki,
halen birçok noktasını çözemediğim bir uzun dönem kaldı geride. Tanıyıp
yanıldıklarımla, tanımaktan keyif aldıklarım ve hiç aklımdan
çıkarmayacaklarımla, sevmediklerimle ve katiyen sevemeyeceklerimle, dönme dolap
gibi bir aşağı bir yukarı hareket edip duygular arasında gidip geldiğim an ve o
anların içindeki insanlarla geçti. Bazıları fosforlu çoraplar giyen bir erkekle
yan yana durmayı öğrendi, bazıları gizlediği tabularını başkalarında gerçeğe
dönüştürmeye çalıştı de değişmedi. Dizleri kanamasın diye düştüğü yerden
kaldırmaya çalıştık bazılarını. Hayallerine inananlara ortaklık ettik. Dinmeyen
sızıların ardından bakıp bitmesi için adaklar adadık. Ağladık. En çok güldük.
En fazla, durmadan, ağlayıncaya dek güldük. Gülüşler anılarda dondu kaldı.
Geride kalan bir şey yok
şimdi.
Boşluk da değil bu. Enerjinin
başka bir şeye dönüşüp kara deliklerden birine gitmesi, orada depolanması gibi
bir durum. Asla bütünüyle aynı, değiştirilemeden, kurgulanmadan anlatılamayacak
günler. Çünkü insan zihni oyun oynar, anıları deforme eder. Zaman, en çok
anıların biçimini ve dilini değiştirerek geçip gider. Hatırladıklarımız
eksilirken, bir yandan da hatırladığımızı sandıklarımız değişir ve yeniden
kurgulanır. Anılar, kendi kendini değiştirir.
Kısa bir an, nefes molası gibi
bir an düşünmeden edemedim: Hayatımızdan iyi ya da kötü geçen herkes bir iz
bırakıyorsa, en çok sevdiklerimiz gibi sevemediklerimiz de anılarımıza dâhil
oluyorsa herkese tüm iyi niyetle iyi yolculuklar demek gerekir. Muhtemeldir ki
birbirini görmeyecek, göremeyecek kimseler birbirini hatırlarken anıların
dönüştürülmüş tuzağına düşer.
Bu yüzden işte, yolculuk
başlarken, herkese iyi yolculuklar demek gerekir.
İyisiyle de, kötüsüyle de.